Büyütmek için resme tıklayınız!
Hîttît (=Hattî) Krallığı büyüyerek imparatorluk haline geldikten sonra sarayda bazı entirikaların döndüğünü görüyoruz. Özellikle kraliçelerin çeşitli antrikalarıyla süikastlar ve hiyanetler çoğalmaya başlamıştır. Dolayısıyla yönetimde zaafiyet başgöstermiştir. Bu sırada batıdan çok büyük göçler Hatti ülkesine dolmaya başlamıştır. Bunlar önüne kattıkları herşeyi Tusunami dalgaları gibi yok ederek ilerlemiştir. Hatti Ülkesindeki bütün uygarlıklar yerle bir edilmiştir. M.Ö. 1200 (1190) yılında Hîttît (Hattî)'lerin başkenti Hattuşa ele geçirilerek bütün değerler yakılıp yokedilmiştir. Bu yaban sürüleri altın, gümüş gibi kıymetli eşyaları yağmalarken deyerini bilemedikleri taş ve seramik eşyalara fazla zarar verememiştir. Özellikle yazılı tabletler yangınlarda çok zarar görmeden günümüze dek gelebilmiştir.
Tarihte Trako-Frig adı verilen bu göçler Kim idi? Bunlar daha sonra İsimlerini öğrendiğimiz ve Armenlerin ataların da içinde yer aldığı Trako-Tuna (Trako-Armen) denilen Balkanlar'dan Hatti Ülkesi'ne dolan yağmacı, çapulcu Avrupa kökenli sürüler idi. Bu selin önünden Doğuya kaçan Hatti Ülkesi halkı Batı Kürdistan'a çekildi. Daha sonraları buralarda örgütlenerek beylikler halinde ve krallıklar olarak ortaya çıktılar. Bunların başlıcaları: Urartu (O dönemde en büyük krallık), Kargamêş (Antep yakınlarında), Maladiya (Malatya yakınlarında), Gurgum (Maraş yakınlarında) Que (Qamuşlu yakınlarında), Tabal (Kayseri yakınlarında), Hattina (Hatay yakınlarında. Karatepe (orijinal adı bilinmiyor, adana yakınlarında). Bu krallıkların hepsi Hîttît (Hattî) Büyük Kralığı'nın gelenek ve kültürel şekili ile 300-400 yıl daha yaşamıştır. Assurun kan içici yönetimi bu krallıkları birer birer yok etmiştir. Merkezi Hîttît (Hattî) İmparatorluğu bölgesinde (Ankara dolayları) de Hîttît (Hattî)'leri yıkan Frigler denilen Armenlerin de bağlı bulunduğu Frig devleti kurulmuştu.
Hîttît(Hattî)'lerin kurdukları uygarlık, dönemin üç büyük uygarlıklarından (Hîttît-Hattî, Mısır, Sumer) biri idi. Kölelerin dahi kanunen yazılı hakları vardı. Dişe-diş gibi Samiler'in kanunlarının aksine öldürmelerde ve yaralamalarda karşılık tazminat alınırdı. Dolayısıyla mağduriyet azaltılmış olduğu günümüz düzeyinde sosyalojik bir düzendi. Toplum baba erkil olmasına rağmen kadınlara yasalarla önem verilirdi. Hatta Kadeş anlaşmasında tarihte ilk defa Hîttît (Hattî) Sarayı'nın Kraliçesi'nin mühürü kullanılmıştır.Hittit toplumu bugünkü Kürt toplumunun yaşam tarzına yakın bir yaşam şekilleri vardı.
Hîttît (Hattî)ler döneminde Hatti Ülkesi'nde (Anadolu), ayrıca Palalar, Mittaniler, kaskalar, Luwiler, Hurriler vs. vardı. Bunların hepsi Arîanîk kavimler olup birirbirleri ile akaraba halklardı. Hîttît (Hattî)'ler içerisinde en büyük boy ise Hurri-Mittanilerdi. Bu değişik adlarla anılan halkların dilleri bugünkü Kürtçe'nin lehçeleri gibi aynı dilin diyalektleri olarak biribirlerine çok yakın idi.
Hîttît (Hattî)'ler çok tanrılı bir dine sahipti. Anadolu'daki toplumların hepsini kapsayan bir penheonları (tanrı evleri) vardı. Baş tanrı Teşup bir gök tanrısıdır. Teşup (Urartu döneminde Teişiba) ve karısı Hepat, oğlu Şarruma üçlü grup Hattuşa yakınlarındaki Yazlık Kaya'da tasvir edilmiştir. Bu Hırıstiyanlık'taki Rab, İsa, Meryem tanrı grubu üçlüsü, Hîttît (Hattî) üçlü dini geleneğin devamı olarak alınmıştır. Bolluk, bereket ve üreme tanrısı Telepinu ile Ejderha İlluyanka'nın mücadelesi Purulli denilen bir bayramla ilkbaharın başlangıcında kutlanırdı. Bu Nevruz'un o dönemdeki versiyonudur.
Hîttît (Hattî)'ler sanat alanında çok ileri düzeyde idiler. Başkent Hattuşa etrafı bir surla çevirili olup dört kapıdan giriliyordu.Taş temeller üzerinde yapılan kerpiç evler, Günümüzdeki Kürt evleri benzerleriydi. Şehrin kapılarından birinin yanlarında iki dev sfenks (kafası insan, vucudu aslan) var. Diğer bir kapı tanrı Teşup tarafından korunuyordu. Bunlar halen Hattuşa'da (Çorum yakınlarında) mevcuttur. Hîttît (Hattî)'ler sanat alanında yarattıkları heykeller, altın, gümüş süs ve mutfak eşyaları, topraktan yaptıkları heykel ve mutfak eşyaları, bronz Kült standartları bugün dahi insanları hayretler içinde bırakmaktadır. Ankara'daki Anadolu Uygarlıkları Müzesi'nde sergilenen bu sanat harikaların yapıldığı dönemde: Anadolu, Mezopotamya ve Zagroslar bu uygarlık seviyede iken Avrupa henüz mağara döneminden çıkmıştı. Yunanistan daha yeni emekliyordu. Asyada ise yaşamın olup olmadığı bile belli deyildi. Dolayısıyla Hîttît (Hattî)'lerin Avrupa veya Asya kökenli olduğunu söyleyenler uygarlık düzeylerine bakarak konuşmaları daha uygun olur.
Hîttît (Hattî)'lerin dili Neşaca (Neşa şehşrinin dili) idi. Arîyanîk bir halk olan Neşalılar Sümer çivi yazısnı kullanıyorlardı. Bu dil bugünkü Kürtçe'ye yakındı. Bu konuda yazılı bir şarkı, tarafımızdan notlar bölümünde yayınlanmıştır. Hîttît (Hattî)lerin kullandığı diğer bir yazı türü ise Hieroglif idi. Bu resimlerle yapılan bir anlatım şeklidir. Hîttît (Hattî)'lerin birçok geleneği halen torunları Kürtler tarafından yaşatılmaktadır. Bu konuda elimizde onlarca örnek var.
NOT:Bu konlar çok geniş yer almaktadır. Bunar "Arya Uygarlıklarından Kürtlere" adlı kitapta yayılanmıştır. Buraya çok genel ve çok kısa olarak alınmıştır. Herkesin anlayabilmesi için sade bir dil kullanmaya özen gösterilmiştir.
XWEDAJİN HEPAT(Hava), Xwedakûr Şerûma (Şêrême). Li tanga Çorim'ê - Hattuşa Tapınağından. Tanrı TEŞUP(Tijûba), tanrıça HEPAT(Hava),Tanrı oğlu Şerûma(Şêrême).Çorum yakınlarında. Selahaddîn Mihotulî-Arya Uygarlıklarından Kürtlere
KÜRTLER LİDERLERİNE 2700 YILDAN BERİ "SERGEL" DİYORLAR (Kaynak: Selahaddîn Mihotulî-ARYA UYGARLIKLARINDAN KÜRTLERE)
Bir süre önce Kürtçe "SERGEL" kelimesinin ne anlama geldiğini sormuştum. Bu konuda bazı arkadaşlar yorumlarıyla görüş bildirdiler. Mutlulukla ifade deyim ki bu arkadaşlar çok yerinde yorumlamışlar. Kendilerini tebrik ederim. Demek ki halkımız bu gibi Köktenli kelimeleri genelde biliyor ve kullanıyor. "Ancak Kürtçe yazmayı ve konuşmayı paylaşımlarında sıkça ifade eden kişilerden hiç yorum gelmemesi ve ilgisiz durmaları ilginçtir." Şimdi "SERGEL" kelimesinin tarihi kökenine bakalım.Aşağı Zagros Bölgesinde kurulan dünyanın ilk uygarlığı Arîyanîk Elam (Hattamti-Sus) Uygarlığı M.Ö.2750-626 yılları arasında Assur'un kan ve ölüm makinasıyla mücadele ederek 2 bin yıldan fazla varlığını sürdürmüştür. Assur Kralı, Assurbanipal bütün Elam'ı istila ederek Arîanîkn pirenslerin, derilerini yüzüp, kazığa oturtmak üzere öldürürken, Elam prenslerinden Hamiti kuzeydeki Avam prensliğine gidip kendisin "Elam-Gişati"nin lideri ilan etti. Elam-Gişati'nin Türkçe anlamı"Bütün Elam, Genel Elam"dır. "Elam-Gişati" günümüzdeki Kürtçe ile aynen "Elam-Giştî" şeklinde söylenir. Yani 2700 yıl önceki şeklinin aynısıdır. Arîanîk halk ise: Elam-Gişati'nin lideri Hamiti'ye "SERGEL" yani başkan, lider dedi. Diğer bir değişle Kürtler liderlerine, başkanlarına 2700 yıldan beri "SERGEL" diyorlar. Bu ortadayken 'Akademik Kürtçe' yapıyoruz diyen bazı işgüzarlar, bu tarihi geçmişten ve akademik özelliklerden yoksun kelimeler türetmeye başlamışlar. Bunlardan biri de SEROK kelimesidir. Ancak Serok veya serik Kürtçede başlık, başa takılan şey demektir. Ayrıca sonu K, T, gibi harflerle biten kısa kelimeler lenguistik olarak kötü seslerdir. Örneyin Türkçedeki At, it, Kulak gibi Küt kelimeler bu şekilde fonetik olarak hoş değiller. Müzikal dilde buna çok dikkat edilir. Durum bu iken, 2700 yıllık SERGEL kelimesini bırakıp Serok kelimesini 'Lider, başkan' anlamında kullanmak Akademik değil. Akademiğin ne olduğunu ve Kürtçe bilmiyenlerin bir uydurmasıdır.
(Selahaddîn Mihotulî-ARYA UYGARLIKLARINDAN KÜRTLERE)